Ana içeriğe atla

DÜŞÜNMEYİ BIRAKTIKTAN SONRA GELEN MUCİZE

Yüzlerce kitap, kurs, video ve konuşmacı, insanlara nasıl yaratıcı olunacağını anlatıyor. Bu kurslara katılanların çoğu da yaratıcılığın doğuştan gelen bir yetenek olmadığını ve öğrenilebileceğine inanıyor.

Bunların dışında kalanlar ise yaratıcılığın doğuştan gelen bir yetenek olduğuna inanıyor. Bu yüzden de eğer yaratıcı bir şey yapmamışlarsa, yeteneklerinin olmadığını düşünüp yaratıcılığın peşini bırakıyorlar.

Yaratıcılığın ne olduğunu anlamak için, Mickey Mouse bize yardım edebilir. Bu fare gerçek bir faredir ve yaratıcılığı ortaya çıkaran milyar dolarlık bir faredir.

Mickey Mouse, Walt Disney’in bir sürü işi deneyip beş parasız kalmasından sonra ortaya çıkmış bir yaratıcılık örneğidir. Bir farenin yaratıcılıkları rolüne beraber bakalım.

Walt Disney, ücretiz bir kursa gidip karakteri çizmeyi öğrenmiştir. Her nasılsa çizimden para kazanmak için uğraşır ama nafile. Başarısızlıktan ve sefaletten kurtulamaz.

Girdiği işler karnını doyurmaz, kurduğu işlerde ise başarılı olmaz.

Yaşı ilerlemesine rağmen bir baltaya sap olamamıştır. Sefalet içinde bir hayat sürmektedir.

Walt Disney, kafasındaki düşüncelerin işe yaramadığını, onu sefalete sürüklediğini görmeye başladığında, boşlukta kalma pahasına bile olsa, bunları bir kenara bırakır.

Zihninizdeki düşünceler tamamen boşaldığında ne olur? Eğer “boşluğa düşerim” şeklinde bir inancınız yoksa mucize olur. Ama “eyvah boşluk—” derseniz, bunalıma girebilirsiniz.

Walt Disney, düşüncelerinin işe yaramadığını görüp bir kenara bıraktığında, karamsar değildi. Odaklandığı şeyler kalmayınca, gözü çalıştığı odanın bir köşesinde oynayan fareye takılır. Fare kendince dans figürleri sergilemektedir. Walt Disney, fareyi bir süre izler, onu besler ve kendine alıştırır.

Belki de ailesi öğrense, “hiçbir işe yaramıyorsun, şimdi de fareden mi medet umuyorsun” diyecekler.

Farenin dansını seyrederken aklına bir fikir gelir. “Farenin figürlerini çizebilir miyim?”

Bir süre bunları çizmeye başlar. Ardından hayvanat bahçesine gidip başka hayvanların da figürlerini çizer. Hikâyenin sonunda Walt Disney, kardeşi ile beraber “Mickey Mouse” adını verdikleri bir kahramanı hayali olarak üretir. Çizgi film için daha önce başarısız girişimleri olmasına rağmen, tekrar film sektörüne döner ve büyük başarılara imza atar.

“Yaratıcılık bunun neresinde?” diye sorabilirsiniz. Onun için hikâyeye geri dönelim. Walt Disney, sadece ve sadece bir beceriye sahipti. Çizim yapıyordu. Fareyi gördüğünde onu öldürebilir, odaya girmesini engelleyebilirdi. Hem de işsiz güçsüz, sefil bir durumdayken, fareye nasıl tahammül edecekti?

Yaratıcılık, zihnin, düşüncelerden ve ön yargılardan boşaldığı an gerçekleşmiştir. O zamana kadar çok şey çizmişti. Ama bu sefer çizilmemiş bir şeyi çizmeye karar vermişti; Farenin hareketlerini. Ve artık Walt Disney’in çizgileri bir karikatür figürü değil, gerçek hayattan oluşuyordu.

Walt Disney’in figürleri farenin hareketleriyle birleşince yaratıcılık ortaya çıkmıştı. Ve bu bakış açısı ile tekrar çizgi film sektörüne girdiğinde, 30 Oscar Ödüllü ve dünyanın en çok tanınan iş adamı olacaktı.

Sonuç olarak yaratıcılığın ister doğuştan ister sonradan öğrenilen bir yetenek olduğuna inanın, onu yapabilmek için ihtiyacınız olan tek şeyin, zihninize zincir vuran düşünceler olduğunu unutmayın.

Bildiklerimiz, duygu ve düşüncelerimiz, aklımıza perde olmaktan çıktığı an, saf bir hale geliriz. İşte o an Yaratıcı size bir yol gösterir ve yaratıcılığınız başlar.

KEMAL POLAT

Tags